Yaraliyim Anne Kimse Bilmiyor Rap
11 Yüzeye çıkmamı, bir balıkçı tarafından gölün üstünde şişmiş bir halde bulunmamı istemiyorlardı: Bu ihtimalin tek sonucu daha da somut bir felaket, yaşayan insanların başına gelen, idare edilemez bir felaket olurdu. Muhtemelen bulunamayacak olmam Henry nin yüreğini ferahlatıyordu ve yüreğini ferahlattığı gerçeğini kabul edemeyecek kadar utanıyordu kendinden. Hayatının sonuna kadar da utanacaktı. Gölde bir saat on dakika daha geçirdiler. Herkes durumun ümitsiz, aramaya devam etmenin manasız olduğunun bilincindeydi ama ayrılmaya, bana sırtlarını dönmeye kimsenin yüreği elvermiyordu; ta ki Edith, Vita yı kontrol etmesi, herkesin de eve dönmesi gerektiğini, belki daha sonra tekrar göle gelebileceklerini söyleyene dek. O belkiydi izin mekanizmasını harekete geçiren. Bir kere gittikten sonra, önceleri günde üç dört kere yapılan, ardından, haftalar geçtikçe gitgide seyrekleşen bireysel ziyaretler dışında geri dönmeyeceklerdi; kararlılıkları yerini görev duygusuna, görev duygusuysa ka-bullenişe bırakacaktı. Başlarda sık sık göle uğruyor, gözleriyle suyu tarıyorlardı; kimsenin hakkında konuşmadığı ama herkesin teker teker ve kimseye söz etmeden yaptığı bir şeydi bu, çürük, parçalanmış bir obje, dönüşüm geçirmiş, pis bir şey olarak yüzeye çıkma ihtimalime karşı bekliyorlardı. Bu hayatta yaşımız ilerledikçe ne öğreniriz? Bana sorarsanız yalnızca ve yalnızca sevginin ne demek olduğunu. Annem beni seviyordu, ama şahsen anlayamadığım bir dilde. Benim tahmin bile edemeyeceğim şeyler aşikardı onun için. Büyükannemle büyükbabam beni içten ama yararsız bir şekilde seviyordu. Mog un beni sevme şekli onun için endişelenmeme neden oluyordu: Onun sevgisi, kaybolmanın başka bir yolu gibiydi. Diğer herkes yalnızca kayboluşumdan sonra sevdi beni. 2. Bölüm Size on iki ay önce yaşananları anlatma vakti geldi. Şimdi gidiyoruz o zamana. Eflatun-kahverengi bulutlarla parlak san ışık artık yok. Hava kapalı ama fazla soğuk sayılmaz ve gökyüzü açacakmış gibi duruyor: klasik bir İskoç yaz günü. Başlangıç noktası bu değil, yine de Ottilie ile Joan un, koruda yaptıklan, şatafatın gerekliliği ve maliyede ilgili konuşmayı bir girizgah olarak kullanabiliriz. Ortak yaşamlanndan eksilmeyen sayısız çatışma konusundan herhangi biri sebep olabilirdi bu tartışmaya ama o sırada özellikle, Edith in yetmişinci doğum günü ve bir sonraki hafta sonu için yapılan hazırlıklarla alakalıydı. Buraya mahremiyet arayışıyla gelmişlerdi, kutlamanın aynntılan sürpriz olduğundan Edith in yanında konuşamıyorlardı. Joan kendini etkinlik kurulunun başkam ilan etmiş, herkese de bir yığın görev vermişti. Ottilie nin listeye bakmak için koruya gelmesini talep etmişti. Kardeşlerden her biri farklı bir ağaca yaslanıp kollannı kavuşturmuştu. Müzakere yolunda gitmiyordu. Neden yalmzca pahalı şeyleri değerli buluyorsun? diye sordu Ottilie, Joan a. Sorunun karşılığı belliydi: Neden cimrilikte inat ediyorsun? Bu seninle ilgili değil, dedi Ottilie kardeşine. Joan yanıtı yapışnrdı: Seninle de ilgili değil. Ottilie yeni bir servis attı. Onlar sadelik istiyorlar. Sadelik ve eski dostlarla birlikte olmak. Her anına bayılacaklar, diye vole vurdu Joan. Anlamıyorsun, dedi Ottilie; ses tonu değişmeye başlamıştı. Bu yasla alakalı. Henüz taze olan yasla. Kutlama yakışıksız kaçar. Basit bir şey olmalı. Basit bir şey olmak zorunda.
Yaraliyim Anne Kimse Bilmiyor Rap
27 Eteğini kıvırdı açtı, kıvırdı açtı. Neler olduğunu anlat bize. Kendi kelimelerinle. Ne oldu Ursula? Karşılık yok. Ursula. Henry nin sesi artık telaşlı çıkıyordu. Anlamamız gerekiyor. Ona söyledim. Ne söyledin? Ona sırrı söyledim. Ne sırrı? Babasına aptalmış gibi baktı. Bu bir sır. Bize sırrın ne olduğunu söylemen lazım, dedi Henry ama Ursula başını sallamaya başlamıştı bile. Ursula, diye üsteledi Henry, sabırlı bir tonla. Bilmemiz gerekiyor. Bu çok önemli. Ursula, Alan a baktı, sonra bakışlarını Alan dan ayırmadı. Odadan çıkmamı ister misiniz Bay Şalter? dedi Alan. Gitme Alan. Az kaldı. Şey, babam endişelenecektir de... Ah, Tanrım. Edith ilk defa konuşuyordu. Elbette gitmelisin. Gidip babanı gör ama sonra hemen geri gel, olur mu? Kontrolü elden bırakmayan bir hali vardı Edith in ama o acılara göğüs germesini bilen biridir, acılara göğüs gerdiği bellidir. Bu yüzden kimse görünümüne kanmamıştı. Alan odayı terk edene ve ana kapının kapandığı duyulana kadar kimseden ses çıkmadı. Sonra Ursula, Beni suya itecekti, dedi tiz bir sesle. Kelimeler o ana kadar içinde hapsedilmiş duruyordu. Alan mı? Michael. Michael beni suya itmeye çalışıyordu. Korkarım ki doğru bu. Bu aynı zamanda bağışlama anıydı. Edith, Ursula yı çağırdı, Ursula da gidip yerde annesinin yanına oturdu; büyük şömine üzerlerinde uzuyordu, tuğla döşeli iç tarafı bir ağzın içi kadar karanlıktı. Ursula başını Edith in kolunun kıvrımına dayadı, dizlerini sıkıca kendine çekti. Edİth bir elini usulca diğerlerinden taraf kaldırdı; sessizlik istiyordu. Sır Alan la mı ilgiliydi? Kızının başının üstüne konuşuyordu. Yapamam, dedi Ursula. Euan, Edith e bir viski daha getirmişti, Edith şimdi viskiyi yudumlayıp suratını ekşitti. Verilen bir sözün geri dönüşü yoktu, bu kadarını biliyorlardı. Bir söz verildiyse onun üzerinden pazarlık yapamazlardı. Ursula ya çocukken öğretilen şeylerden bazıları kişiliğinde hızla yer edinmişti; bu da onlardan biriydi. Demek tartıştınız. Ursula, Edith in kucağında olduğundan sesi boğuk çıktı. Bağırıyorduk. Balıklar korkmuştu. Kuşlar korudan yükseldi. Sıcaktı. Havasızdı. Su bile sıcaktı. Ursula doğruldu, annesinin kucağından çekildi, parmak uçlarını kaşlarına dayayıp başparmaklarını çenesinin altına yerleştirdi. Bize Michael dan biraz daha bahset, dedi Edith. Suyun altına öyle sessizce indi ki, sessizce, hafif bir dalgacık -sonra yok oldu. Parmaklarıyla kurduğu çadırın arasından konuşuyordu. Sonra da yalnız kaldım. Gerçekten
32 Hoş geldin, dedi Mog dan yana, sonra, Edith e bakmayarak -genel olarak kansından kaçınrdı bakışlannı- ekledi: Odalar hazırdır herhalde. Elbette. Her zamanki sabırlı ve anlayışlı ses tonuyla konuşan Edith ellerini kucağında birleştirdi. Her zaman hazırlar, Henry. O zaman hafta sonu kalacak konuklanınız için her şey hazır mı? diye sordu pencereye. Tabii. Ursula yla konuştun mu? Edith pantolonundaki köpek tüylerini temizledi. Sormana gerek yok. Konuşacağımı söylemiştim ve konuştum. Edith ağzını açtı, sonra tekrar kapattı. Sorun Ursula değil, dedi Henry. Senin de fark edeceğin gibi. Korkarım ki özel bir söylevciğe ihtiyaç duyan kişi Ottilie. Onunla konuştum: Ta en baştan konuşmuştum. Pekala. Henry odadan çıkn. Edith hüzünlü bir ifadeyle Mog a baktı. Henry bir şekilde benim suçlu olduğum görüşünde. Birlikteydik, ikimiz de mutfakta birlikteydik, neyle karşılaşacağımızı hiç bilmeden duruyorduk ki Joan sürprizini yaptı. O da kabul etti. Yemin ederim aynı şekilde, benzer sebeplerden kabul ettik. Sonuçta sorumluluk nasıl benim üzerime kaldı, hiç bilmiyorum. Belki de en baştan beri annenle işbirliği yaptığıma, eve neşe katmak için birlikte komplo kurduğumuza inandırdı kendini. Mog kolunu Edith in omzuna attı ve başlarını bir an için usulca dokundurdular. Zaten başka bir tepki de verilemezdi. Vita sigaralarını çıkardı, Edith söylenmeye başladı. Öyle yaşlıyım, öyle elden ayaktan düştüm ki, dedi Vita. Bugün de çok yoruldum. Odadan çıkmak zorunda bırakma beni. Sigara içmemelisin anne. Sağlığına zararlı. Edith, doksan yedi yaşındayım. Doksan altı. Neredeyse doksan yediyim ve sağlığım şu kadarcık umurumda değil. Vita nın yalnızca Bayan Hammill den biraz uzaklaşmak için sigara içtiği düşünülüyordu; Bayan Hammill göğüs rahatsızlığını ileri sürüyor ve sigara dumanına alerjik olduğunu iddia ediyordu. Pupa yelken yol alan bir gemiyi andıran, kabarık, mavi-gri saçları başının tepesinde derli toplu bir kubbe şeklinde duran ve tıknaz, bakımlı, buyurgan bir kadın olan Bayan Hammill, Peattie ye benim doğumumdan önce kök salmıştı. Kendisi çoktan dul kalan Bayan Hammill, Vita ya kaybının ardından destek olmak için davet edilmiş, daha sonra, tıpkı Vita gibi o da evine hiç dönmemişti. Vita artık merdivenle başa çıkamadığından eski müzik odası bir yatak odasına dönüştürülmüştü ve Vita her sabah sigara içip Henry yle gazeteye bakmak için ayağını sürte sürte koridordan salona geçerdi; ikili sayfaları bölüşür, sonra değiş tokuş yaparlardı. Henry nin salonda olmadığı zamanlar gazete bir çekmeceye kitlenirdi. Mog karanlık bastırırken koruya geldi. Alacakaranlıkta ayrı bir havası oluyor korunun. Göl, güve delikleriyle dolu yeşil bir kadifenin dalgalarına gömülmüş sert, gri bir mücevheri andırıyor. Mog önce kıyıya gitti, eğilip bir elini soğuk ve yumuşak suya soktu, sonra kalkıp işaretparmağını öptü: Bu acayip yolla selam veriyordu bana. Ardından mezara geldi, diğer elini hızlı, alışıldık bir hareketle büyük amcanın kasketinde gezdirdi; ailedeki çocukların hep yaptığı bir şeydi bu, bir tür batıl inançtı. Göl öpücüğü, kasket: Mog un üç töreninden ikisiydi
39 Dolabın arka tarafında çok hoş porselenler var anne, demişti Joan, öndeki korkunç şeyleri sürekli yıkayıp tekrar tekrar kullandığın için hiç elini sürmediğin porselenler. Senin için yerlerini değiştireceğim. Bu tür laflar Edith e hep muamma gibi gelirdi. Ama önemi yok, değil mi Joan? Ne önemi olabilir ki? Vita bastonuyla işaret ederek konuşmak istediğini belirtti; Mog şöminenin yanında duran koltuklardan birine geçti. Çeşitli köpekler içeri girip kanepelere yayıldılar, ön ayaklarıyla kalkıp atlayarak pozisyonlarını aldılar, huzur dolu iç çekişler ve homurdanmalarla iyice kuruldular. Edith yokken kimse onlan kaldırmakla uğraşmazdı. Şimdi, şu Johnnie delikanlısına gelelim, diye başladı Vita. Ondan kurtuldun mu? Evet. Senin ondan bağımsız olduğunu biliyor... Ben bağımsızım ama onun adına konuşamam, Vita. Böyle bir insanla nasıl beraber olmak isteyebildin? Bilemiyorum. Vita düşünceli görünüyordu. Bir kocada ne anyorsun? Koca mı! Otuzuna gelmek üzeresin. Evet ama... Koca. Evet. Ne anyorsun? Aşk, dostluk, dedi Mog tereddütle. Dostluk çok daha mühim. En yakın bekar arkadaşınla evlen. Basit görünümlü, kadirşinas biriyle. Kafasında bir şeyler tarttı. Kendi çevremizden birilerini aramalıyız. Pek bir çevremiz de kalmadı ya, neyse. Burada tanıştığın genç adamlar yok mu? Yoktur herhalde. Nerede o eski günler... Artık cemaat kalmadı. Mog bir şey söyleyecekmiş gibi görünüyordu ama konuyu uzatmadı. Peattie nin dünyadan kendi isteğiyle soyutlandığını Vita da herkes gibi pekala biliyordu. iş sosyalleşmeye geldiğinde bu evi uzun, uzun yıllardır hayali dikenler ve çalılar sarıyordu. Edith in gençliğinde... hatta senin annenin zamanında da. Partiler, tekne turları, tenis ve kriket. Yaz boyu süren ev partileri; elbette sırf seksle ilgili değillerdi. Muhakkak. Ah, evet, ah ah, evet. 20 lerin sonları. 30 ların başları. Antika görünümüme bakma, Victoria Çağı ndan kalma değilim ben. Biz savaş sonrası döneminin kızları I. Dünya Savaşı sonrası demek istiyorum çok ileri görüşlüydük. Kendimizi müthiş cesur ve modern bulurduk. Elbette üst sınıflar için geçerliydi bu yalnızca. Köylü sınıfından emin değilim, onlar her zaman sinsi bir şekilde rahatlardı. Ama orta sınıf felaket geleneksel bir gruptur. Köylü sınıfı dememelisin Vita. Muhtemelen bu gece uykumda öleceğim, o yüzden paşa gönlüm nasıl isterse öyle konuşurum. Vita keyiflenmişti. Partiye çok hoş gençlerin geleceğini duydum. Dostların, komşuların oğullarıyla torunları. Epey zamandır görmediğimiz insanlar. Kimileri de genç erkekler. Bu fırsatı iyi değerlendireceğini umuyorum. Mog ikna olmuşa benzemiyordu, Vita devam etti: Hiçbirinizin üniversiteye gitmemesi çok yazık. Duyduğuma göre artık koca bulmak için en ideal yer üniversiteymiş. 041b061a72